Halkidiki Yunancasıyla Chalkidiki, daha çok Selaniklilerin (Thessaloniki) yazlıklarının olduğu ve yazın vakit geçirdikleri bir yer. Selanik İzmir’e benzetildiği gibi Halkidiki’de bu yönüyle Çeşme’ye benzetiliyor. Halkidiki 3 parmak adası olarak da geçiyor ve 3 yarımadadan oluşuyor:
Kassandra: daha turistik ve gece hayatı daha hareketli olan bölge. 3 parmaktan Selanik’e en yakın olanı.
Sithonia: Daha çok Selanik’lilerin yazlıklarının bulunduğu daha lokal olan orta parmak ? Yorumlara göre Kassandra’ya göre biraz daha yeşillik ve denizi daha güzel dedikleri için biz burada konaklamayı tercih ettik.
Athos: Kadınların hiçbir şekilde alınmadığı üzerinde bir manastır bulunan ilginç parmak 🙂 Erkekler de giriş yapmak için özel izin alıp girebiliyorlar. Ama adayı Orange Beach’den (Sithonia) uzaktan görebilirsiniz. Athos, “Tapınmaya adanmış kutsal dağ” demekmiş.
Aynoroz (Yunanca: Άγιον Όρος – Kutsal Dağ)Nüfusun çoğunluğu rahiplerden meydana gelir ve 2.250 kişi kadardır. 20 kadar manastır vardır. Devletin yönetim biçimi 20 manastırı temsil eden 20 kişi ve küçük bir meclis tarafından yönetilir ve Yunanistan’a bağlıdır. Halkın başlıca gelir kaynağı zeytin ve üzümcülük gibi Akdeniz ürünleri ve hayvancılıktır.Aynoroz nüfusunun tamamı erkektir. Aynoroz’da kadınların girmesi yasak olduğundan Aynoroz’da hiç kadın yoktur. Dünya ve Yunanistan’ın tek kadınsız bölgesidir.
Thassos’tan Halkidiki’ye nasıl gidilir?
Yani aslında basit olmalı değil mi? Ama değil. Sevgili Yunanlılar 2 ada arasına bir feribot koymayı ne yazık ki akıl edememişler 🙁 Thasos’tan Halkidiki’ye ulaşmak için önce tekrar Kavala’ya feribotla geçiyorsunuz ondan sonra da ya araba kiralayıp direk Halkidiye geçiyorsunuz ya da otobüsle Selanik’e gidip oradan araba kiralayıp Halkidiki’ye geçiyorsunuz. Biz tabiki Kavala’ya geçtikten sonra araba kiralamayı denedik ama çoğu firmada (bayram ve Türk yoğunluğundan dolayı) araç kalmamıştı. Yoğun dönemlerde geliyorsanız aracınızı önceden kiralayın mutlaka. Mecburen Kavala’dan Selanik’e otobüsle geçtik. Yaklaşık 2 saatlik bir yolcuğun ardından Selanik’e ulaştık. Aracımızı kiraladık ve Jalkidiki’ye yol aldık. Aracımızı Poseidon Car Rentals‘den 3 gün için 160,00 EUR’ya kiraladık.
Yaklaşık 1 saat kadar sonra otelimizin olduğu orta parmağa Sithona’ya vardık. Yani tam olarak şöyle Thasos -> Kavala -> Selanik -> Halkidiki. Bu kadar zor olmamalıydı! Thasostan sabah erken saatlerde çıkmamıza rağmen Halkidiki’de olmamız akşamı buldu. Gitti 1 gün?
Nerede konakladık?
Biz Neos Marmaras’da (Yeni Marmara) kalmayı tercih ettik. Burası Sithonia’nın en hareketli tercih edilen bölgelerinden biri. Adı Marmara’dan buraya göçen Rumlardan dolayı Yeni Marmara. Adanın tüm çevresi güzel plajlarla çevrili olduğu için uygun bir konum denebilir çünkü adanın neresinde kalırsanız kalın mutlaka diğer tarafta güzel bir plaj olacak ?
Otelimiz Home Sweet Home lüks beklentisi içine girmezseniz sizi üzmeyecek bir pansiyon. Ufak sevimli bir bahçesi de var. 3 gün için 105 EUR ödedik (kahvaltı ya da yemek dahil değil)
Halkidiki’de genel bir sinek sorunu var. Hatta odalarda sinek savar makineler ve tabletler var ama beni yine de soktular tabi. Ben nereye gitsem (İtalya, Karadağ, Yunanistan) farketmez mutlaka bi sinek böcek sokar ve muhtemelen vücudumun o böceğe bağışıklığı olmadığı için deli gibi şişer. Halkidiki’de de durum değişmedi. 4 kişi arasında yine benim bacaklarımda eşşek kadar şiş ısırıklar vardı. Evdeki yabancı ilaç koleksiyonumuza (her yurtdışına çıkınca hastalanıp eczanelere uğradığım için) bir de Yunan böcek sokması ilacı ekledik. Eğer sizde de varsa bu sıkıntı yanınıza ufak bir krem atmanızda fayda var.
Halkidiki’de ulaşım
Thasos’ta olduğu gibi Halkidiki’de de toplu taşıma yok. Çare: rent a car ? Biz aracımızı Selanik’ten kiraladığımız için burada bir kiralama şirketi öneremiyorum.
Halkidiki’de Kahvaltı
Eğer daha biz Türkler’in ağız tadına uygun tosttur yumurtadır bir kahvaltı isterseniz Eladia DeliFood’u kesinlikle öneririz. Eladia DeliFood, Neos Marmaras merkezde organik ve taze ürünler satan bir dükkan aynı zamanda. Sabah saat 9 civarı açılıyor. Bizden sonra tavsiye ettiğimiz insanlar da çok memnun kalmıştı buradan.
Halkidiki hava durumu
Thasosta üşüyen kemiklerimiz buraya gelince bir güzel ısındı. Eylül Halkidiki için çok ideal bir ay gibi..
Halkidiki Plajları ve yeme içme
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Biz buraya 3 gün ayırdığımız ve bir günümüz zaten yolda gittiği için listemizdeki bazı plajlara uğrayamadık. Ama yolda giderken tepeden gördüğümüz her plaj mı güzel olur her sahil mi harika olur. Deniz aşıkları Thassos mu Halkidiki mi diye sorarsa kesinlikle Halkidiki deriz. Thassos da güzeldi ama Halkidikiki bi tık daha iyi.
İlk gün zaten çok geç geldiğimiz için kendimizi listemizdeki en yakın plaja attık hemen: Koviou Beach. Sahili kalın kum gibi denizi de oldukça güzeldi. Akşam üzeri gittiğimiz içinde sakindi ama bizim yol yorgunluğumuza çok iyi gelmişti o huzur.
Akşam marina içindeki “Fish Tavern Ta Kymata”nın güzel olduğunu okuyup burada yedik. Deniz kenarında mavi beyaz dekorasyonuyla güzel yemekleri ile kendinizi tam olarak Yunan adalarında hissedebilirsiniz. Kumsala da masalar atıyorlar. Biz çok beğendik. Dalgalar anlamına gelen Ta Kymata 3 nesildir süren bir aile işletmesiymiş ve 2006 yılından bu yana Yunan “Gurme” gastronomi ödülü alıyorlarmış. Deniz mahsülü olan olmayan mezeler uzolar: 2 kişi 52,39 USD ödedik.
2. gün o çok methini duyduğumuz Portakali (Orange) Beach’e yol alıyoruz. Portakali Beach Halkidiki’yi araştırdığınızda hemen hemen herkesin en beğendiği plaj. Gidince hiç de haksız olmadıklarını anlıyorsunuz. Biz ki öyle deniz manyağı tiplerden gerçekten değiliz ama buradaki suyu görünce çantamızı atıp hemen denize cupladık. Burayı da Thasos’taki Marble Beach gibi dip dibe 2 plaj olarak düşünebilirsiniz. Birinde tesis, şezlong şemsiye dımtıs müzik diğeri ise örtünü ser yayıl tarzında. Biz açıkçası daha doğa ile iç içe olmayı huzuru sevdiğimiz için sakin olan tesissiz plajı tercih ettik. Sakin dediğime bakmayın 2 plaj da çok kalabalık sadece birinde ekstra bangır bangır müzik yok. Zaten diğer plaj da o kadar yakın ki bişeyler yemek içmek isterseniz 5 dakika bile yürümeden diğer plaja ulaşabiliyorsunuz. Tek sıkıntı kumluk alanı çok çok az. Zaten herkes kayalıklar üzerine tünüyor. Biz de bir ağaç gölgesi bulup kaya üzerinde oturmuştuk. Zaten vaktinizin çoğu denizde geçeceği için bence pek sıkıntı değil. Ama arada gölgeye kaçmak isterim derseniz erken gidip gölge kapmakta yarar var. Denizi de ince çakıllı gibi. Ki ben çakıl hiç sevmem kum severim ama rahatsız edici bir çakıllık değil. Zaten deniz o kadar güzel ki insanın gözü bişey görmüyor. Ben deniz ayakkabıları ile girmiştim bu arada ama ayakkabısız da giren çok vardı. Hassasiyet durumunuza göre değişebilir.
Bu arada biz Portakali Beach’deyken yanımıza İstanbul’dan arkadaşlarımız geldi. Artık yollarda bayram yoğunluğu kalmadığı için Silivri’den 7 saatte yanımıza ulaştılar. Otobandan geçip 2 kere ücret ödemişler ve köylerin içinden hop Halkidiki’ye ulaşmışlar.
Bir günde tek plajla yetinmek tabi ki olmaz Halkidiki’deyiz neticede. Portakali’de biraz takıldıktan sonra yine geleceğiz bekle bizi diyerek ayrılıyoruz. Hedef: Vourvourou Beach. Evet benim gibi kum severleri görelim. Heh işte burası sizin en beğeneceğiniz plaj. Yumuşacık bir kumu berrak ve sakin bir denizi var. Denizin içi de aynı şekilde yumuş yumuş kumlu. Özellikle çocuklu aileler buraya bayılacak! Yalnız, tesis ve şezlong-şemsiye olmadığını unutmayın.
Vourvourou Beach’in hemen yanında bir plaj daha var. Kumu denizi buradan farklı.. Sessiz sakin bir yer biraz da orada takılmıştık. Çok güzeldi.
Bugün akşam yemeğimiz: Okyalos Seafood Restaurant‘ta. Yine deniz kenarında ama denize biraz tepeden bakan güzel bir yer. Mezeler lezzetli.
Şöyle söyliyim; bu masaya sığmadık taştık arkamızdaki duvar çıkıntısına filan koyduk artık mezeleri ama yine iki kişi 50 EUR civarı bir ödeme yaptık.
3. gün macera aramak istemedik ve yine aşık olduğumuz Portakali’de tüm günü geçirdik. Çok beğendik demiştik ?
Dönüşte yakınlarımızda olan Armenistis Camping’e uğradık. Çok güzel bir kamp alanı olduğunu duyduğumuz için bir göz atmak istedik. Gerçekten anlatıldığı kadar var. Yolunuzun üzeri ise siz de bir uğrayıp bir kamp alanı ne kadar güzel düzenli ve lüks olabilir görebilirsiniz.
Türkçe sitelerine buradan ulaşabilirsiniz: http://www.armenistis.com.gr/index.php?lang=tr
Bu akşam çok salaş bir yerde yedik çok sakin sessiz: Petros Fish Taverna Sahil kenarında salaş sakin sessiz bir yerdi. Bizim haricimizde 1-2 masa daha vardı sadece o kadar sakindi yani.. Mezeler de yine gayet lezzetliydi. Biraz kalabalıktan uzaklaşayım kafamı dinliyim derseniz burası size göre.
Açıkçası Neos Marmaras geceleri pek hareketli değil. Bizim için bir ihtiyaç da değil 🙂 Genelde merkezi şöyle bir turlayıp erken yatıp erken kalkıp plajlara erken geçiş yapmak işimize geldi. Ama son gece önünden geçerken MQAOS’u gördük ve bi kafamızı uzatalım dedik 🙂 Pek Greek bi yer değil (Mykonos merdivenleri hariç ☺) ama keyifliydi.. Daha cok popüler İngilizce şarkılar çalan tatlı bir clup/bar gibi bişey.. İngilizcesi sanırım Molos ama tabelada MQAOS yazıyor. Zaman zaman dj performansları da oluyormuş. Web sitelerini bulamadım ama facebook sayfalarından takip edebilirsiniz: https://www.facebook.com/MolosGR/
4. gün artık dönüş yoluna geçtik ve Selanik’e geçmeden önce Kassandra’ya da bir uğramak istedik zaten yolumuzun üzeriydi. Burada Afytos’u çok beğendik. Taş evlerin olduğu şirin bir köy. Açıkçası Thasos Limenas’tan da Halkidiki Neos Marmaras’tan da sevimli bir yer. Denizini tabi deneyimleyemedik ama tepeden baktığımızda aynı Sithonia gibi harika görünüyordu. Sahilinde güzel kafe restorantlar var ve tepede kaldığı için harika bir manzarası var. Eğer Halkidiki’de Kassandra bölgesinde kalmak isterseniz Afytos güzel bir seçim olur gibi duruyor.
Bonus: biz Kassandrayı gezerken arkadaşlarımız günü yine Halkidiki’de değerlendirmek istedi ama vakit darlığından yakın olsun diye Porto Carras Grand Resort’un plajına gittiler. Burası bir otelin plajı ama ücret ödeyip girebiliyorsunuz. Onlar buranın plajını da listede başlara koyacak kadar çok beğenmişlerdi.
Selanik
Kassandra’dan sonra hemen Selanik’e geçtik. Vakit kaybetmeden Atatürk’ün evine uğradık. Selanik’e kadar gelip buraya uğramamak düşünülemezdi zaten. Giriş ücreti yok her gün saat 10:00 – 17:00 arası açık. 3 katlı, Atatürk’ün eşyalarının, kendisinin ve Zübeyde Hanım’ın balmumu heykellerinin olduğu küçük bir müze.
Türk konsolosluğunun yanında açık adresi: Aya Dimitriya Mahallesi Apostolu Pavlu Caddesi No:75 Selanik
Otobüs saatimize kadar biraz Selanik’i dolandık çok vaktimiz olmadığı için sindire sindire gezemedik ama hep bahsedilen İzmir havasını gerçekten hissettik.
Otobüse binmeden hemen önce biraz acıkmıştık ve inanılmaz ama kendime bir vegan cafe buldum: rOOTS Vegan & Vegetarian
Burda güzel bir vegan burgeri hüpletip İstanbul yoluna koyulduk.
Adres: Mpalanou 4, Thessaloniki 546 23
Hoşçakal Yunanistan mutlaka bir daha görüşeceğiz!