Bu yazıdan önce Seyşeller’e Gitmeden Önce Bimeniz Gerekenler (Seyşeller tarihi, Seyşeller’e ne zaman gidilir, hava durumu, para birimi, vize, saat farkı, böcek durumları, sağlık, güvenlik, internet vs)
Seyşeller Ulaşım Rehberi (Seyşeller’e ulaşım, Seyşeller içinde ulaşım, Seyşeller adaları arasında ulaşım nasıl yapılır, rota belirlerken nelere dikkat etmeli) yazılarımı okumanızı tavsiye ederim.
Seyşeller Gün Planlama
Seyşeller gezi rehberini ada ada değil de gün gün anlatmanın daha iyi olacağını düşünüyorum. Böylece bir güne neler sığabilir daha rahat anlaşılır diye umuyorum.
1.Gün (24 Ekim 2023 – Salı) – Mahe
Uluslararası havaalanının olduğu Mahe adasına iniş yaptık. Seyşeller Ulaşım Rehberi’inde anlattığım gibi havaalanına çok yakın olan The Runway Lodge’da kaldık. Aslında otele yürüyebilirsiniz bile öyle yakın ama otelin havaalanına ücretsiz servisi var. Saatimizi önceden öğrenmişlerdi ve gelip bizi aldılar.
Otele check-in aslında saat 14’teydi ama şükürler olsun ki müsait yerleri olduğu için bizi hemen odaya aldılar. Otele gelecek olursak ortalama bir oteldi. Aslında temiz tertipli bir otel ama gece tuvalette öööyle kocaman bir hamamböceği gördüm kii of of.. Allahtan yorgunluktan bayıldım yoksa o gece geçmezdi. Tek bir gece kaldığımız için ve bir geçiş oteli olduğu için çok sıkıntı yaratmadı.
Havaalanı servisi ücretsiz ama feribot iskelesine transfer isterseniz onu da tek yön 25 Euro’ya yapıyorlar.
Otel ücreti: 1 gece için 200 Euro (Kahvaltı yok)
Seyşeller devletinin biz ülkelerine geliyoruz diye kutlamak için yeni koydukları Çevre Vergisi: kişi başı 25 SCR (bunu otele nakit olarak ödemeniz gerekiyor)
Güne dönecek olursak; gece aktarmalı bir yolculuk yaptığımız için yorgun olsak da günü öldürmek istemedik ve önceden ayarladığımız taksi şoförümüz Jack, saat 11’de gelip bizi aldı, havaalanına ve otelimize yakın olan adanın güneyini gezdik.
Seyşeller bizden sadece 1 saat ileri bu yüzden jet lag yaşamıyorsunuz.
İlk gün rotamız:
🏠 Tarihi Koloni evi (Grann Kaz – Domaine Val de Pres): Burası aslında bizim listemizde yoktu. Jack (muhtemelen komisyon aldığı için) bizi plajlar hariç bir yerlere daha götürmeyi teklif etti. Örneğin Takamaka Rom Fabrikası (giriş ücreti kişi başı 125 SCR) açıkçası ilgimizi çekmediği için istemedik. Ama o da ısrar etmedi hiç. Bu tarihi ev de giriş ücreti olmayan yolumuz üstü bir yer olduğu için kabul ettik. Geleneksel bir çiftlik evi olan Domaine de Val des Près, 20. yüzyılın başındaki Creole yaşamına bir bakış sunuyor. Jack, burda bizi eski Seyşeller evleri kültürleri hakkında bilgilendirdi, gezdirdi tek tek objeleri anlattı bir tur rehberi gibiydi. Burda Coco de Mer Cosmetics satış noktası da var. Parfüm vs alabildiğiniz. Ama Alp’le ikimiz de parfüm kullanmadığımız için burdan da elimiz boş çıktık. Jack’e biraz hüsran olduk 🫣
🏝️ Anse Royale Seyşeller denizi kumu ve granit kayalarla ilk tanışmamız. Ay nasıl etkilendik🤩 Sonraki günlerde göreceklerimizden habersisiz tabi🙈 1 saat kadar buradaydık. Biz plajın küçük bir alanında takılmışız aslında uzun bir plaj.Deniz: Su oldukça sığ (yaklaşık 2 m) – Haziran’dan Eylül’e kadar deniz yosunu olabiliyormuş.
Ulaşım: Yakınlarında otobüs durağı ve otopark var.
Restoran: Direk sahilde olmasa da yakınlarında çok sayıda restoran var. Kreol Cafe & Restoran notlarım arasındaydı ama aç olmadığımız için denemedik.
🏝️ Anse Forbans Anse Royale’den arabayla 6-7 dk mesafede. Biraz dalgalı olduğu için direk sıradaki plaja geçtik. Yoksa onun da kumu denizi gayet güzeldi. (Mevsimsel olarak sahillerin dalga durumu değişebilir.)
Deniz: Suyu çok sığ ve genelde sakin bir plajmış – Haziran’dan Eylül’e kadar deniz yosunu olabiliyormuş.
Ulaşım: Yakınlarında otobüs durağı var. Otopark yok ama yol kenarına park edebiliyorsunuz.
Restoran: Direk sahilde olmasa da yakınlarında restoranlar var.
🏝️ Anse Intendance (8 dakikalık bir araba yolculuğu sonrası buraya ulaştık.) Güzel sakin ve geniş bir plaj. Biraz dalgalı olduğu için ben buraya da girmek istemedim ama o biraz da benim deniz fobimden kaynaklı. Alp rahatlıkla girebildi. Sadece içecek satan küçük baraka bir cafe var: Summer Beach Cafe. Biraz acıktığımız için burdan muz almak istedik ama satılık değilmiş ve muzları bize hediye ettiler. Bu da sıcakkanlı Seyşeller halkı ile ilk tanışmamız.
Deniz: Sahili açık okyanustan koruyacak mercan kayalığı bulunmadığından su oldukça çabuk derinleşiyor ve güneydoğudaki alize rüzgarları sırasında (Mayıs’tan Eylül’e kadar) çok dalgalı olup yüzmeyi çoğu kişi için tehlikeli hale getirebiliyor. (Haziran’dan Eylül’e kadar deniz yosunu)
Ulaşım: Plajın yanında otopark var ve otobüs durakları da birkaç dakika uzaklıkta.
Restoran: Direk sahilde olmasa da yakınlarında seçenekler var.
🏝️ Anse Takamaka (Arabayla 11 dk sonra burdaydık) Yine geniş güzel bir sahil. Buranın denizi daha sakindi ben rahatlıkla denize girebildim. Çocuklu aileler için de ideal bir plaj. Burda sahilde bulunan Villa Chez Batista ‘da bişeyler atıştırdık. Burası hem konaklama hem de restoran. Ben vejeteryan pizza yedim (250 SCR), Alp de yerel biraları olan Seybrew‘i denedi. İkimiz de yiyip içtiklerimizi çok beğendik. Not: Eğer uyarmazsanız birçok yerde pizza içine soğan koyuyorlar.
Deniz: Suyu sığ ve genelde sakin. Yine de bazen güçlü akıntılar olabiliyormuş. Şnorkel için önerilen yerlerden biri. Deniz yosunu Haziran’dan Eylül’e kadar burası için de geçerli.
Ulaşım: Plaja 50 metre mesafede park yeri ve otobüs durağı var.
Restoran:Villa Chez Batista harici etrafta ulaşabileceğiniz başka restoranlar da var.
🏝️ Port Launay Beach (Buraya ulaşmamız 30-40 dakikayı buldu) Burası aslında Constance Hotels Ephelia otelinin sahili ama Seyşeller’de tüm sahiller halka açık olduğu için serbestçe girebiliyorsunuz. Çook sakin güzel bir plaj. Çocuklu aileler için çok ideal. Zaten yerel halk da çoluk çocuk buradaydı. Denizde bu ufaklıklarla biraz muhabbet edip oyun oynadık. Bu da tatlı Seyşeller çocuklarıyla ilk tanışmamız.
Deniz: Yavaş yavaş derinleşen sakin ve sığ su (Aileler için uygun) – Haziran’dan Eylül’e kadar deniz yosunu. Şnorkel için ideal.
Ulaşım: Otobüsle ulaşabiliyorsunuz. Park yeri de var.
Restoran: Yakınlarında çok sayıda restoran mevcut.
Port Launay aslında bizim önceden ayarladığımız ve taksi şoförümüze verdiğimiz liste içinde yoktu, ben dalgalardan etkilenip bazı sahillerde denize giremeyince Jack teklif edip bizi götürdü. Açıkcası ben burayı tarif ettiğini anlayamamıştım; onların telaffuzları çok farklı olduğu için. Çünkü burayı ben daha sonraki Mahe günlerimize ayırmıştım, bizim bugünkü liste yerlerimize çok uzak olduğunu biliyordum. Neyse bi şekilde gelmiş olduk, aradan çıktı iyi de oldu ama dediğim gibi uzak olduğu için burda sadece 30 dakika durabildik. Daha fazla durup tadını çıkarabilmeyi isterdik.
Jack önceden anlaştığımız gibi saat 18’de bizi otelimize bıraktı.
Jack’ten genel olarak memnunduk açıkçası, tatlı bir adamdı ama gün sonunda bugün için anlaştığımız 2700 SCR yerine 2800 SCR aldığını otele girip elimdeki parayı saydıktan sonra fark ettim. (evet genelde para üstü saymam 🤦🏽♀️) Yani Port Launay listede yoktu ve baya uzaktı o yüzden ek bir tutar mı aldı bilmiyorum ama öyle olsa bile bunu baştan konuşması gerekirdi. Şimdi günahını almak istemiyorum dedi de biz mi anlayamadık bilmiyorum. İngilizcemiz o kadar kötü mü bilemiyorum gerçekten.
Mahe Adası’nda tam 37 plaj var. Bunların tamamına şu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.seyvillas.com/en/guide/beaches/mahe
2.Gün (25 Ekim 2023 – Çarşamba) – Praslin
Seyşeller’in ikinci en büyük adası olan Praslin’e geçtik. 2. olduğuna bakmayın bir uçtan bir uca arabayla max 1 saat.
Praslin adasına küçük bir pırpır uçakla ya da feribotla geçebiliyorsunuz. Biz giderken uçak, dönüşte feribot seçtik. Detayları Ulaşım Rehberi‘nde anlattım.
Uçaktan inince önceden ayarladığımız taksi şöförümüz Melitine ile buluştuk. Valizlerimizi ona emanet edip ilk durağımız Vallée de Mai National Park’a gittik. Burası Seyşeller’in endemik hindistan cevizi palmiyesini ve bu palmiyenin meyvesi “coco de mer”i görebileceğiniz 3 yerden biri. (Diğer yerler: Yine Praslin Adası’ndaki Fond Ferdinand ve Curieuse Adası)
Vallée de Mai 9,5 hektarlık alanıyla bu özel hindistan cevizi palmiyesinin bozulmamış en büyük ormanı ve dünyanın en küçük doğal UNESCO Dünya Mirası Alanlarından biri.
🥥Coco de mer, bitkiler aleminin en büyük tohumu; yaklaşık 30 santimetre genişliğinde ve ağırlığı 20 kg’a kadar ulaşabiliyormuş. Yetişkin ağaçların boyu 25 metreyi aşan devasa boyutlarda.
🥥Coco de mer’i ülkeden çıkarmak yasak. Ancak sertifika ile satın alıp ülkenize götürebiliyorsunuz. Oldukça da pahalı; 650 Dolar civarı.
🥥Her yaprak bir yaşı ifade ediyormuş, buradan ağacın yaşını anlıyorlar.
🥥Ağaç 25 yaşına gelince meyve veriyor, erkek mi dişi mi olduğu da 25 yaşında anlaşılıyormuş.
🥥Dişi meyveyi yemiyorlar genelde ihraç ediyorlar, ilaç ve kozmetik sektöründe kullanılıyor, zaten tadı da pek güzel değilmiş.
🥥Erkek meyve de yenmiyor.
🥥Evet şekli biraz şeyyy
Vallée de Mai
🌴9-16 saatleri arasında açık (içeri son giriş 15:30)
🌴Sabah gelmekte fayda var. Biz 11 gibi çıkarken akın akın tur grupları gelmişti. Tenhayken yürümek tadını çıkarmak çok başka.
🌴Giriş ücreti: 450 Seyşeller Rupisi (Online ya da kapıda alabiliyorsunuz) Onlineda ücret daha ucuz: 410 SCR
🌴İsterseniz ücretli rehberlerle gezebiliyorsunuz. Biz tercih etmedik. Burda rehberler kapıda bekleyip biraz da ısrarcı olabiliyorlar. İngilizce-Fransızca bilmiyorum derseniz hızlıca kurtulabiliyorsunuz.
🌴Kısa ve uzun rotalar var ama açıkcası yönlendirmeler pek iyi değil. Kaybolma ihtimaliniz yok ama neresi kısa rota neresi uzun belli değil. Biz de döne dolaşa muhtemelen hem kısa hem uzun rotayı foto video çeke çeke yaklaşık 2 saatte dolaştık.
🌴Kolay bir parkur ama yine de spor ayakkabı ile çok daha rahat.
🌴Önünde geniş bir park alanı ve otobüs durağı var.
🌴Buraya gelmeden önce mutlaka suyunuzu almalısınız. İçerde bir cafe var ama su yoktu. Yakınlarda da başka market vs yok.
🌴Sinek kovucu şart. Ben kendimi sinek kovucuya bulamama rağmen yine de bi kaç yerimden ısırılmışım.
🌴 Şanslıysanız içerde Seyşeller bülbülü, siyah papağanı, ağaç kurbağası, değişik tür kertenkeleler, bukelamunlar gibi bir çok endemik türü de görebilirsiniz ama bunları yakalayabilmek için rehberli tur almak lazım. Onlar genelde hangi tür nerelerde takılıyor bildikleri için çok daha başarılılar.
🌴Giriş alanında içecek ve atıştırmalık satan bir cafe, hediyelik dükkanı (tabi diğer yerlere göre pahalı) ve tuvalet mevcut.
Biz turumuz bitince susuzluktan artık ölmek üzereydik ve girişteki cafede hiç değilse meyve suyu içelim dedik. Bir papaya bir de mango suyu içtik (150 SCR) Papaya meeeh ama mango suyu çook güzeldi.
Şimdi Coco de Mer’i Praslin Adası’nda görebileceğiniz bir yer daha olduğunu söylemiştim: Fond Ferdinand. Açıkcası biz Vallée de Mai ile Fond Ferdinand arasında çok kararsız kalmıştık. Çünkü ikisi kıyaslandığında Fond Ferdinand’ın daha geniş olduğu, ücretsiz tur rehberi hizmeti olduğu ve çok daha ucuz olduğu (kişi başı 270 SCR) söyleniyordu. Bir de yukarı tırmanıyorsunuz ve tepede bir manzara noktası var. Amaa ben Fond Ferdinand’ın internette yayınlanan fotoğraf ve videolarına baktığımda Vallée de Mai’deki o devasa ağaçları, Amazon Ormanları’ndaymışsın hissini pek alamadım. Bu yüzden tercihimizi Vallée de Mai’den yana kullandık. İyi ki de öyle yapmışız. Vallée de Mai’den çok çok etkilendik. Yani adaların her yeri yeşillik ormanlık evet ama buranın atmosferi bence başka. Sonuçta buranın İncil’de geçen “Garden of Eden”(Cennet Bahçesi) olduğuna inananlar varmış artık siz düşünün 😊
Fond Ferdinand’daki ücretsiz rehberli turlar sabah 9.30, 11.00 ve 13.00’te. Milli parka 5 dakika mesafede bir otobüs durağı mevcut. Eğer kiralık araçla çıkacaksanız yolu virajlı ve zormuş.
Hem Vallée de Mai hem de Fond Ferdinand hakkında detaylı bilgiye; tarihi, görebileceğiz endemik türler vs ve bilet satışına şu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.sif.sc/vdm
Vallée de Mai’deki turumuz bitince Melitine gelip bizi aldı ve otelimize bıraktı.
Tüm bu toplam hizmete (havalanından alış, Vallée de Mai’ye bırakış, turumuz bitince gelip bizi tekrar alış ve otelimize bırakış) 600 SCR ödedik. (İlk başta biz Melitine’e Fond Ferdinand’a gitmek istiyoruz demiştik ve ona 700 SCR ücret istemişti. Biz karar değiştirince burası daha yakın diyip 600 SCR aldı. Burda çok gözümüze girdi 🤩 Sonuçta söylemese biz 700 SCR’ye tamamdık ve orası burası daha yakın ayrımına da pek varamazdık)
Otelimiz Praslin’in Cote d’Or’u olarak bilinen Anse Volbert Plajı’ndaki: Village du Pecheur. Anse Volbert adanın merkezi gibi. Aslında önce başka bir otel seçmiştik otelin kendisi çok güzeldi ama o kadar merkezden uzaktı ki sonra bakınca iyi ki değiştirmiş ve merkezi bir yerde kalmışız dedik. Ama bu değiştirmeler esnasında Cote d’Or Plajı’ndaki uygun iyi otelleri kaçırmış olduk. Otelimiz biraz mecburi bir seçim oldu ama yeri gerçekten harikaydı. Cote d’Or Plajı’nın ortasında etrafında bir sürü market ve restoran dolu olan bir bölgedeydi. Otelin kendisi temizdi ama eski bir otel olduğu için biraz bakımsızdı. Biz yarım pansiyon tercih etmiştik. Sabah açık büfe kahvaltı akşamsa YP’cilere özel bir menü vardı. O menüde ana yemek için 2 seçenekten birini seçebiliyordunuz. Ama ben vejeteryan olduğum için Alp’de çiğ soğan yiyemediği için biz hiç o menüden yiyemedik. Muhtemelen daha pahalıya gelmesine rağmen alakart menülerinden ne istersek yememize izin verdiler. Bu birçok yerde göremeyeceğimiz güzel bir muameleydi ve ilk gün otel giriş saati 14 olmasına rağmen müsait odaları olduğu için bizi hemen odamıza aldılar.
Village du Pecheur‘a 3 gece yarım pansiyon için 819 Euro ödedik.
Çevre vergisi: Günlük kişi başı 25 SCR’den 3 gün için: 150 SCR
Otelde akşam yemeğinde yada aralarda içtiklerimiz de toplam: 715 SCR
Otelin ayrıca sahilde şezlongları ve havlu hizmeti de var.
Praslin adasında çok sayıda Guest House adında Airbnb tarzı ev kiralama seçeneği de var. Eğer hassasiyetiniz varsa tuvaletler ortak mı özel mi mutlaka sorun çünkü ortak olabiliyormuş.
Ama burda hangi otelde gözün kaldı derseniz Hotel Le Duc de Praslin çok güzel bir otel ve evet pahalı.
Evet ilk güne geri dönecek olursak günün geri kalanı denize girerek sahilde yatıp dinlenerek geçirdik.
Anse Volbert, geniş, sakin ve güzel bi plaj. Praslin’in en popüler ve uzun sahili. Suyu sığ. Otobüsle ulaşabiliyorsunuz ve birçok park yeri mevcut. Seyşellerin diğer sahillerinin aksine burda sahile sıfır birçok otel (bu otellerin şezlongları) ve restoran bulunuyor.
Yalnız burda şöyle bir şey yaşadık; plajda bir anda bir koşturmaca oldu ve denizden bir kadını bacağı sarılı bir şekilde kucaklarında çıkardı insanlar. Meğer kadın tekneden inerken vatozun üstüne basmış 😳 Otel müdürü ufak bi zehri olduğunu söyledi, kadını hasteneye götürüyorlardı ama suratında acı çeken bir ifade yoktu, belki şoktandır bilemiyorum. Bu yüzden altı kalın deniz ayakkabısı öneriyorlar. Yarım saat önce içinde olduğumuz denizde böyle bir manzara görünce hafif bi ürktük 😬
Not: Anse Volbert sahilinde karşınızda göreceğiniz ada Chauve Souris Relais otel.
3.Gün (26 Ekim 2023 – Perşembe) – Praslin
Bugün adanın ve Seyşeller’in 2. en güzel plajı olarak geçen Anse Lazio’ya gidiyoruz. Anse Lazio, 2015 yılında TripAdvisor tarafından dünyanın en iyi altıncı plajı seçilmiş.
Bizi buraya yine Melitine götürdü. Sabah bizi saat 9’da otelden aldı ve dönüş saatimizi de WhatsApp üzerinden konuştuk ve gelip bizi alıp otelimize bıraktı. Bu hizmet için 600 SCR ödedik. Araçla plajın dibine kadar gelebiliyorsunuz ama otobüs durakları biraz yürüme mesafesindeymiş.
Anse Lazio gerçekten en iyi plajlar arasında seçilecek kadar iyi. Masmavi sakin bir deniz, bembeyaz yumuşacık kum, arkasına aldığı palmiyeler ve granit kayalar bileşimiyle muhteşem.
Anse Lazio plajı zaten çok güzel ama sola doğru yürürseniz irili ufaklı 3-4 sahili daha var. Birileri gelene kadar size özel bi sahilde takılabilirsiniz.
Sabah saatlerinde oldukça boş olan plaj öğlene doğru dolmaya başlıyor ama dolmak dediysem Seyşeller doluluğu, nüfus zaten az, turist de öyle aşırı fazla değil dolayısıyla Seyşeller çok tenha bi ülke. En popüler noktada bile kendinize özel bi alan bulabiliyorsunuz.
Seyşeller’deki birçok plaj gibi burda da şezlong şemsiye yok. Su hızla derinleşiyor; buna dikkat etmek lazım. Şnorkel için uygun bir yer. Açılmadan bel hizasında bile birçok balık görebiliyorsunuz. Su geçirmeyen telefon kılıfı alın demiştim dimi 😁
Sahilde baraka bir içecek yeri ve tuvalet var. Tuvalet ücreti 25 SCR 😳 ama sahilin arkasında 2 tane restoran var. Bunlardan biri Mabuya biz orda oturduk. Ben makarna yedim, Alp balık taco yedi, ikimiz de yediklerimizi çok beğendik. Hatta benim tüm Seyşeller toplamında yediğim en iyi makarnaydı. Biz burda otururken 10-15 dakikalık bir yağmur yağdı ve geçti.
Mabuya Hesap:
1 Fish Taco: 230 SCR
1 Aglio Olio (Sarımsaklı ve Zeytinyağlı Spagetti): 243, 20 SCR
Servis ücreti: 47,32
Vergi (%15): 70,98
Toplam: 592 SCR
Anse Lazio’ya doyduktan ve karnımızı da doyurduktan sonra Anse Lazio’nun sağına doğru yürüdük. Yaklaşık 15-20 dakikalık hafif tırmanmalı atlamalı inmeli çıkmalı bi yürüyüşten sonra Petite Anse Lazio ya ulaştık. Veeee kimsecikler yoktu 😍 Yaklaşık 2 saat kadar burda yalnızdık. Mükemmeldi 🤩 Seyşellerin, Dünyanın en iyileri arasında gösterilen birçok plajı var ama bizim favorimiz net burası oldu🙌🏻
Geri kalan tüm günümüzü burda geçirdik ve gözlerimiz yaşlı ayrıldık.
4.Gün (27 Ekim 2023 – Cuma) – Praslin
4.gün Praslin Adasının bir diğer güzel plajı Anse Georgette’deyiz. Burası Constance Lemuria Otel’in içinde, giriş ücretli değil ama önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Kaldığımız otel bir gün önceden bizim için saat 10’a rezervasyon yaptı. Bunu Melitine duyunca çok kızdı “Siz daha erken gitmek istiyor muşunuz” dedi biz de dedik ki “tabikiii 😁” “Tamam dedi ben sizi sokarım yok öyle saat vermek” ve gerçekten sabah bizi otelin kapısına götürdü ve görevlilerle konuştu girmeden bir form doldurduk ve saat 9’da içeri girdik. Melitine’nin bu sahiplenici tavrı çok hoşumuza gitti 💕
Bu arada bloglarda Seyşeller’e varır varmaz Constance Lemuria’ya rezervasyon yaptırın deniyor (çünkü yüksek sezonda kapasite doluluğu nedeniyle giremeyebiliyormuşsunuz) ama bu nasıl nerden yapılır ben bulamadım açıkçası. Kendi web sitelerinin iletişim alanından yazdım ordan da bi sonuca ulaşamadım. Yine en garantisi kaldığınız otelden rica etmek sanırım.
Taksi ile otelin içine bir miktar daha girebiliyorsunuz. Anse Georgette’e yürüyeceğiniz alanda taksi sizi bırakıyor. Burdan da yaklaşık 15-20 dakikalık bir yürüyüşle plaja ulaşıyorsunuz. Constance Lemuria kooocaman bir alan içinde kurulu ve aynı zamanda bir golf oteli bu yüzden plaja yürüme yolu çok keyifli.
Anse Georgette’e ulaştığımızda biraz üzüldük çünkü baya dalgalıydı. (Döndüğümüzde otele sorduk hep mi dalgalıdır diye: yoo bazen de çok sakindir dediler. Şans işte 🤷🏻♀️) Deniz hızla derinleşiyormuş, dikkat!
Ama Anse Georgette sağ ve solundaki devasa granit kayalarla etkileyici güzel bir plaj. Rezervasyonuydu taksisiydi uğraşmaya değer mi derseniz kesinlikle değer.
Anse Georgette’te şezlong, şemsiye tesis wc vs bulunmuyor. Sadece içecek satan bir iki baraka var.
Anse Georgette çok dalgalı olunca sağa sola yürüyelim belki ufak sakin bi alan buluruz diye biraz araştırdık. Önceki plajlardan alıştık ya 😂 Sola yürüyecek bir yer yoktu. (Başkalarında görmüştüm o tarafa geçtiklerini ama sanıyorum ki bu denizin sakin olduğu zamanlarda mümkün) Sonra sağa doğru yürüyünce yukarı çıkan bir patika bulduk. Baya çıktık çıktık çıktık ufak sahil bulamadık ama güzel bir manzara noktası bulduk.
Tepeden manzara böyle
Bi noktada çok güzel manzaralı bir salıncak da var.
Bu patikayı bayaaaaa takip edince (kondüsyonunuza göre belki 1-2 saat) Anse Lazio’ya ulaşıyorsunuz ama yolun durumu nasıldır hiç bilemiyorum. Biz tırmanırken yanımızdan çoluk çocuk yaşlı (bastonlu) bir aile oraya doğru gidiyordu bu yüzden çok da zor olamaz diye düşünüyorum ama aşağıda görebileceğiniz gibi birçok rota var bir rehber olmadan nasıl olur emin değilim.
Bu manzara noktasına tırmandıktan ve kendimize sakin bir plaj bulamayacağımıza emin olduktan sonra aşağı indik, biraz dinlendik ve Constance Lemuria’nın içindeki diğer bir plaj olan Petite Anse Kerlan’a doğru yol aldık. Sanıyorum ki bu otelde kalmayanların pek de yaptığı bir şey değil. Çünkü biz bunu yapmak istediğimizi söyleyince şaşırıldı, bir yerler arandı biraz bekletildik vs sonra geçişimize izin verildi. Amacımız hem o sahili de görmek hem de orda birkaç restoran olduğunu biliyorum onlardan birinde öğle yemeği yemek.
Bu arada bu yürüyüş sırasında çok sevdiğim ve 10 dakika önce ‘ne kadar da rahatlar’ diye düşündüğüm terliklerimden birinin ipi koptu 😂 Otelin güvenlikleri uğraşıp tellerle bağlayıp terliğimi beni o günlük idare edebilecek bir hale soktular. Tatlı insanlardı❤️
Yine 15-20 dakika yürüdükten sonra Petite Anse Kerlan’a ulaştık. Burası gerçekten ufak bir koy gibi olduğu için denizi çok sakindi. Anse Georgette kadar etkileyici bir plaj değil ama aklınızda olsun. Anse Georgette çok dalgalıysa ve dalgadan hoşlanmıyorsanız, çocuğunuz varsa ya da acıktıysanız böyle bir alternatifiniz de var.
Otel müşterileri daha çok burda takılıyorlardı muhtemelen. Çünkü dediğim gibi burda otelin 3 restoranı havuzu vs var. Biz de bu restoranlardan birinde oturmayı hayal ediyorduk. Önce plaja sıfır olan Takamaka Beach Bar’da oturmak istedik ama sadece otel müşterilerine hizmet veriyormuş. Kayaların üstüne kurulu (muhtemelen akşamları çok romantik olabilecek ve pahalı olan) The Next Restoran’a dışardan misafir alıyorlarmış ama orası da hep deniz ürünü ağırlıklıydı ben yiyecek bir şey bulamadım. Havuz içinde de bir cafe var ama havuzun girişinde otel müşterisi harici girmek yasak yazıyordu. Sonuç aç kaldık 🙄
Sonra benim migrenim tuttu, açlık da iyice tetikledi, bir anda hava bozdu ve deniz kabardı bir anda üstümüze geldi ve tüm eşyalar sırılsıklam oldu çok zor kurtardım (Alp denizdeydi) e zaten terliklerim de kopmuş yiteeeer dedim ve Melitine’yle irtibat kurup erkenden otele döndük 😐
Seyşeller’e varmadan önce otelimizin attığı bilgilendirme mesajında Anse Georgette’e ulaşmanın 3 yolu olduğu yazıyordu. Mesajı aynen paylaşıyorum:
Anse Georgette plajına ulaşmanın 3 yolu vardır:
a) İzin alarak Lemuria Resort 5 yıldızlı otelden geçmek. Otel, güvenlik nedeniyle günde minimum sayıda yabancıyı kabul ettiğinden bu her zaman mümkün olmayabilir. Lemuria tesisi çok katıdır ve kendiniz e-posta yoluyla doğrudan iletişime geçmediğiniz sürece, Seyşeller’e varmadan önce rezervasyonları kabul etmez.
Alternatif olarak, plaj erişimi veya öğle veya akşam yemeği rezervasyonları için otelimize vardıktan sonra doğrudan Lemuria ile iletişime geçebilirsiniz.
b) Angel Tours ile adadan adaya gezi yoluyla plaja tekneyle de ulaşabilirsiniz
c) Anse Kerlan’dan plaja erişim sağlayan bir doğa parkuru vardır, ancak parkur her zaman temiz veya güvenli değildir. Uzun mesafeli zirve yokuşlarını yürümeye alışık değilseniz veya herhangi bir engeliniz varsa tavsiye edilmez.
Haritada baktığınız zaman Anse Lazio ve Anse Georgette birbirine çok yakın görünüyor ama arada araç yolu olmadığı için birinden diğerine arabayla gitmek isterseniz adayı bir uçtan diğerine dolaşmanız gerekiyor. Yani araç kiraladıysanız ikisini aynı günde çıkarayım derseniz epey yolda vakit kaybedeceğinizi bilmeniz lazım.
2 plaj da gün batımı için önerilen yerleden.
Böylece Praslin Adası’ndaki 3. günlük gezimizi bitirmiş olduk. Biz Praslin adasını; denizini, yeşilliğini çok sevdik. Biz bu 3 günü çok sıkıştırmadan keyifle geçirmek istedik ama siz daha enerjikseniz ya da daha çok gününüz varsa başka neler yapılabilir derseniz:
* Praslin’de 22 plaj var: www.seyvillas.com/en/guide/beaches/praslin bunları gezebilirsiniz.
* Fond Ferdinand‘ı ya da
* Praslin Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
* Curieuse & St Pierre Adalarına günü birlik tur yapabilirsiniz. Curieuse Adası, Praslin’e 20-25 dakika uzaklıkta, nesli tükenme tehlikesi altındaki dev Aldabra kaplumbağalarının özgürce dolaştığı (300 kadar), Coco de mer palmiyelerini / tohumunu ve mangrov ormanlarını görebileceğiniz koruma altında bir ada. 1965 yılına kadar cüzzam hastanesi olarak kullanılan adada şuan müzeye dönüştürülmüş doktor evini de ziyaret edebiliyorsunuz. Ayrıca sahillerinin de güzel olduğu söyleniyor. Adada şuan yerleşim ya da tesis restoran yok. Sadece turla gelenlerin belli alanlarda barbekü yapmasına izin veriliyor. St Pierre Adası da şnorkel için uğranan bir nokta. Buraya Angel Tours (kişi başı 110 Euro) ile yada Cote d’Or Plajı’ından kalkan teknelerle ulaşabiliyorsunuz.
Praslin’de bahsi geçen yerlere aşağıdaki haritadan ulaşabilir, kendi haritalarınıza ekleyip seyahatinizde faydalanabilirsiniz (en soldaki karemsi yere yani “Daha büyük haritayı görüntüleyin”e basıp Google Maps’te haritayı açın. Bu açılan yerde başlığın yanındaki üç noktaya basıp “Haritayı kopyala” dediğinizde harita My maps‘lerinize eklenmiş olacak. Tabi My Maps’in açılabilmesi için gmailinizde giriş yapmış olmalısınız)
5.Gün (28 Ekim 2023 – Cumartesi) – La Digue
5.Gün La Digue adasına geçtik. La Digue’e feribotla 15 dakikalık bir yolculukla geçiyorsunuz. Bizi feribot iskelesine yine Melitine bıraktı. (300 SCR) 4 gün boyunca Melitine’den çok çok memnun kaldık; dakik, güler yüzlü ve güvenilir bir insan. Praslin’de taksi kiralama düşünceniz varsa tavsiye ederim kesinlikle. İletişim bilgilerini isterseniz bana Instagramdan ulaşabilirsiniz.
Biz La Digue feribot biletlerimizi CAT ROSE firmasından 2 kişi 28 Euro’ya seyahatten önce online olarak almıştık. Bu feribotun ve genel ulaşım detayları Seyşeller Ulaşım Rehberinde
Ufak tatlı bir not: Feribot sırası beklerken yanımızda Creole Travel’in bir görevlisinin saçında Plumeria (Frangipani) çiçeği tokalardan gördüm. Nerden satın alabilirim diye sorduğumda çok tatlı bir şekilde kafasından çıkarıp tokasını bana hediye etti 😍 Tatlısın Seyşeller halkı 🫶🏻
La Digue, Seyşelleri’in 4. büyük adası ama yüzölçümü sadece 10 km² 😂 Adını, 18. yüzyılda adayı keşfeden bir Fransız gemisinden almış. Devlet araçları ve bazı tur otobüsleri hariç araba olmayan ulaşımın tamamen bisikletle sağlandığı uffacıcık ve çok sevimli bir ada. Bisikletle adanın tamamını kondisyonunuza göre 1-2 saatte dolaşabilirsiniz.
Eski çağlarda bu adalarda ulaşım için öküz arabaları kullanılıyormuş, maalesef hala nostalji adı altında az sayıda da olsa mevcutlarmış. Biz rastlamadık.
Feribottan indiğimizde otelimizden bir görevli bizi buggy araçlarıyla karşıladı ve otele götürdü. Zaten otelimizi feribot iskelesine çok yakın seçmiştik ama yine de bavullarla yürümemek güzel oldu.
Otelimiz: Le Nautique Waterfront Hotel’i çook sevdik. Küçük bir butik otel. Odamız tek katlı şirin bir villaydı önünde ve arkasında 2 verandası vardı. Temizliği, bahçesinin güzelliği, lokasyonu, çalışanların güler yüzlülüğü her şeyiyle 10 numaraydı. Otel giriş saati 14 olmasına rağmen müsait odaları olduğu için bizi hemen odamıza aldılar. Buraya 3 gece için kahvaltı dahil 885 Euro ve çevre vergisi olarak 150 SCR ödedik.
Otelle ilgili tek kötü şey kahvaltıları serpme kahvaltı gibi bir şeydi. Bir menüleri var ordan işte yumurta mı yiyeceksiniz vs seçiyorsunuz ama o kadaar yavaşlardı ki 1 saatten önce asla kalkamadık masadan. Yani tamam yumurta hazırlamak filan bi iş ama kahvaltıdaki hazır şeyleri bile o kadar yavaş getiriyorlardı ki. Sanırım keyfini çıkarın biraz yavaşlayın demenin bi şekli. Bizim gibi her yere erken gitme sevdanız varsa biraz üzücü. Kahvaltı ve akşam yemeği deniz kenarındaki küçük tatlı bir iskelede veriliyor.
Adada dolaşmak için bisiklet kiralama işini isterseniz otelinizden isterseniz dışardaki firmalardan yapabiliyorsunuz. Biz daha güvenilir olması için otelden kiralama yaptık. Ben normalde 2 tekerlekli bisiklet kullanabilsem de 10 yıldan fazladır kullanmadığım için bu kadar ara verince ilk kullandığımda biraz zorlanıyorum diye 3 tekerlekli bisiklet tercih ettim. Alp’e de 2 tekerlekli kiraladık. Otelimizin kendi filosunda 2 tekerlekli bisiklet var ama 3 tekerlekliyi dışardan ayarladılar. Otele vardığımızda bisikletlerimiz hazırdı.
3 gün için, 2 tekerlekli bisiklete 300 SCR, 3 tekerlekliye 750 SCR verdik. Bunu nakit olarak ödüyorsunuz.
Adada gözüme kestirdiğim diğer güzel otel: Le Repaire – Boutique Hotel & Restaurant
Şansımıza adada bir yol çalışması vardı koca koca araçlar heryerdeydi ve yollar da bu yüzden baya engebeliydi. 2 tekerlekliyle de zorlanırmışım belki ama 3 tekerlekli bisiklet de arkasındaki daha fazla ağırlık olduğu için yokuşlarda beni yordu. Aslında adada bisiklet kullanmak çok çok keyifli ve pek yokuşlu değil ama ben kondisyonsuz olduğum için zorlandım.
Otele yerleştikten sonra hemen yakımızdaki plajlara doğru pedal sürdük.
İlk durağımız Anse Severe Buraya otelden yaklaşık 15 dakikalık bir bisiklet yolculuğuyla ulaştık. Ada bizi yağmurla karşıladığı için bu sahil pek güzel değildi. Çok yosunluydu ama belli ki normalde pek güzel. Suyu sığ, denizi sakin; çocuklu aileler içn çok ideal bir plaj. Yosun yıl boyunca dönem dönem olabiliyormuş.
Bu plajda meşhur ve tatlı bir cafe de var: Bikini Bottom Burda Alp karides yedi ben de patates kızartma.
Yeri gelmişken söyleyeyim La Digue’de serbest dolaşan Aldabra Kaplumbağalarına rastlayabiliyorsunuz. Tam Bikini Bottom ‘un orda da bu tatlışlardan bi tane var.
Aldabra Kaplumbağaları: Nesli tükenme tehlikesi altında olan Aldabra kaplumbağaları dünyanın en büyük kaplumbağa türleri arasında yer alıyor. Bilimsel adı Geochelone gigantea olan bu tür, Seyşeller’de bulunan Aldabra Atolü’nde doğal olarak yaşıyor. Bu atoll, Madagaskar ve Seyşeller arasında; Outer Islands’da bulunduğu için ulaşması zor. Aldabra Atolü harici bu dev minnoşları en çok Praslin’e botla 20-25 dakika mesafede bulunan Curieuse Adası’nda görebilirsiniz ama Seyşeller’in birçok adasında otel-mekan bahçelerinde ve La Digue gibi adalarda serbest dolaşırken az sayıda da olsa rastlayabiliyorsunuz.
Aldabra kaplumbağaları, ortalama 150 ila 200 yıl arasında yaşayabiliyorlar. Bu uzun ömürleri, büyük boyutları ve yavaş metabolizmalarıyla ilişkili. Bu kaplumbağalar genellikle kara kaplumbağalar olarak sınıflandırılıyor ve ağırlıkları ortalama olarak 200 kilograma kadar ulaşabiliyor. Bazı büyük olanlar ise 300 kilograma kadar çıkabiliyor.
Aldabra kaplumbağalarının sayıları, tarih boyunca insan müdahalesi nedeniyle azalmış. Özellikle denizciler tarafından keşfedildikten sonra, bu adalarda yaşayan kaplumbağaların eti denizciler tarafından besin kaynağı olarak kullanılmış, bu da popülasyonlarının düşmesine neden olmuş. (Ey insan her şeyi de yeme yaaa) Ancak Aldabra Atolü şu anda bir doğal koruma alanı olarak kabul edilmekte ve bu kaplumbağa türü koruma altında. Bu tür, uzun yaşam süresi ve yavaş üreme hızı nedeniyle üreme ve popülasyon iyileştirme için oldukça uzun vadeli projeler mevcut.
Sıradaki plajımız 5 dakika daha bisiklet sürüp ulaştığımız Anse Patates. Bu plaj büyük granit kayalar içinde etkileyici bir yer ama bizim şansımıza baya dalgalıydı. Yine de burası çok güzel olduğu için daha sakin olmasına rağmen Anse Severe’ye dönmek istemedik. Kaya oluşumlarının arasındaki alanlar dalgayı kırdığı için buralarda denize yine de girebiliyorsunuz. Bakmayın tabi böyle dediğime bunlar benim deniz fobimden de kaynaklı yoksa denize giren çok kişi vardı. Yine de resif azlığı nedeniyle suyun hızlı derinleştiğini belirteyim. Tabi biz baya geç saatte buraya geldiğimiz için hayli kalabalıktı. Günü burada tanamladıktan sonra otelimize döndük.
Bu akşam yemeğimizi Glorious Bakery & Snacks‘ten take away pizza (150 SCR) marketten de Takamaka rom kokteyl alıp sahilde yiyerek hallettik. Pizza çok güzeldi. Takamaka romun Punch çeşidi ise enfesti. İyi ki buralarda yok valla sarhoş gezerdik 😂
Sonra hızımız alamayınca otele geçerken markete uğrayıp Takamaka romun Bitter Lemon ve Ginger çeşitlerinden ve muz cipsi aldık. Romun bu çeşitleri fena değildi ama Punch favorimiz oldu. Muz cipsi ise tatlı zannederek aldığım bir şeydi ama tuzlu harika bir şeymiş, beni çok şaşırttı 😍 Oralara yolunuz düşerse kesin deneyin kesin.
Günü odamızın tatlı verandasında keyif yaparak kapattık.
6.Gün (29 Ekim 2023 – Pazar) – La Digue
La Digue adasındaki 2. günümüzde rotamız: dünyanın en çok fotoğraflanan plajı Anse Source D’argent 💙 Burası Seyşeller diyince karışınıza çıkan ve Seyşeller’in hatta dünyanın en ünlü plajlarından biri.
Plaj aynı zamanda Emanuelle, Crusoe ve Castaway gibi filmlerin, 1990’ların Bacardi reklamları gibi bir dizi önemli fotoğraf çekiminde kullanılmasıyla da ünlü.
Bu kadar popüler olduğu için çok çabuk kalabalıklaşıyor. Biraz daha tenha yakalamak isterseniz sabah saat 10’dan önce burda olmanız lazım ama burası gel-gitten çok etkilenen bir yer bu yüzden sabah saatlerinde sular hayli çekilmiş oluyor. Pek yüzemeyeceğinizi sadece rahat rahat fotoğraf video çekebileceğinizi bilin.
Anse Source D’argent adanın güneybatısında kalıyor. Buraya ulaşmak için otelimizden yaklaşık 15-20 dakikalık bir bisiklet yolculuğu yaptık. Yol oldukça düz ve rahat. Yol üstünde ufak bir kilise var (Notre Dame de L’Assomption Church) eğer bizim gibi bir pazar günü burdan geçiyorsanız şarkılı danslı bir pazar ayinine de şahitlik yapabilirsiniz.
Anse Source D’argent, bir çiftlik olan L’union Estate Farm’ın içinde yer alıyor. (Giriş ücreti kişi başı 150 SCR) Girerken kolunuza bir bileklik takılıyor ve bunun sayesinde gün içinde girip çıkabiliyorsunuz. Giriş biletlerinizi aldıktan sonra plaja kadar yine bisikletle gidebiliyorsunuz.
Dışarda bir market içerde de restoran ve cafeler var.
L’union Estate Farm’ın içinde vanilya plantasyonları olduğu için missss gibi kokuyor. Yine her yer yemyeşil olduğu için bisiklet sürmesi çok keyifli🚲
Girişte Aldabra kaplumbağaları da var 🐢
5-6 dakikalık bi bisiklet yolculuğundan sonra plaja ulaştık.
Plaja girince neden en çok fotoğraflanan plaj olduğunu anladık. Granit kayaların en yoğun ve kocaman olduğu yer burası🤩
Yine ilerledikçe ufaklı büyüklü plajlara ulaşabiliyorsunuz. Mercan resifleriyle korunduğu için sığ ve sakin bir denizi var.
Dediğim gibi sabahları su oldukça çekilmiş halde. (Dolunay zamanları çekilme daha fazla oluyormuş; bizim de bir önceki gün dolunay olduğu için çekilme fazla) En yükseldiği zaman 15 civarları.
Öğlen plajın girişinde bulunan Lanboursir Restaurant‘ta (take away tarzı bir yer) bir şeyler atıştırdık. Yemeğinizi alıp önünde bulunan banklarda yiyebiliyorsunuz. Balık cips patates: 175 SCR
Daha sonra önceden rezervasyon yaptığımız Crystal Water Kayaks ‘ın şeffaf kanoları ile Robinson Crusoe Tour’a katıldık.
Tur suların yükselmeye başladığı 13:15’te başlıyor ama yarım saat kadar önce çağırıp tur hakkında detaylı bilgi veriyorlar.
Tur içeriği:
🚣♂️Okyanustan plajın panoramik manzarasını seyretme ve fotoğraflama (Fotoğraflama dediğime bakmayın hem kanoya mukayyet ol hem turu kaçırma derken çok da mümkünlü değil)
🚣♂️Resiflerin tanıtılması (Şeffaf kanoların güzelliği sayesinde rehberler sizi resiflerin üstüne götürüp ordaki canlılığı izlettiriyo tabi max 30 sn falan :))
🚣♂️Sadece okyanustan ulaşılabilen Anse Pierrot plajında serbest zaman, denize girme (Burası 1980 yılında Robinson Crusoe filminin çekildiği yer.) Burda 15 dakikalık bir yüzme molası veriliyor.
🚣♂️İki el değmemiş plaja daha yürüyüş (bu plajlarda denize girilmiyor)
🚣♂️ Son noktadaki plajda kayaların arasında oluşmuş ufak bir doğal havuz var orda yine 15 dakikalık bir yüzme molası veriliyor.
🚣♂️Dönüşte ufak bir “ıssız adada hayatta kalma” dersi: Hindistancevizleri nasıl açılır?
🚣♂️16:30 gibi Anse Source d’argent’a dönüş (Dönüş artık şeffaf kanolarla değil hızlı teknelerle yapılıyor)
Tur çok zor olmasa da arada kayaların arasından geçmeli atlamalı inmeli çıkmalı bir tur. Arada da denizin içinden yürümek gerekiyor. Parmak arası terlikle katılan vardı ama bir deniz ayakkabısı ile çok daha rahat.
Tura çıkmadan önce su geçirmez çantalar veriliyor ve tur esnasında her zaman yanınızda güvenlik botları var. Eğer kürek çekmekten yorulursanız sizi bu botlara bağlayıp konfor da sağlıyorlar. (En iddialılar bile bi süre sonra bu vip tura katıldı 🙈)
Rehberimiz Jude da çok iyiydi ve biz turdan çok keyif aldık ama amacınız daha çok fotoğraf video çekmekse yine aynı firmanın sadece şeffaf kano kiralama hizmeti de var ona katılabilirsiniz. Çünkü bu turda çok hareket hali olduğu için bu pek mümkün olmuyor.
Crystal Water Kayaks ‘da farklı ve kişiye özel turlar da var. Sitelerinden inceleyebilirsiniz. Ayrıca drone fotoğraf ve video çekimi hizmetler de var. Bunun ücreti sitede yazmıyor ama merak edip sorduk; 1 saati 300 Euro, ek saat 150 Euro’cuk.
16:30 gibi tekrar Anse Source D’argent’a ulaştıktan sonra biraz daha plajda takıldık ve sonra otelimize geri döndük.
Diğer şeffaf kano firmaları:
Sunny Trail Guide
La Digue Transparent Kayaks & Sup
Anse Source D’argent’a ulaşmanın bir de ücretsiz yolu varmış: Helikopter pisti alanında helikopter pisti kulübesinin arkasından yürüyerek de plaja ücretsiz ulaşabiliyormuşsunuz ama ne kadar sürer, tehlikeli ve yasal mıdır bilmiyorum. Instagramda çocuklu bir ailenin 10 dakikada gittiğini gördüm ama yine de bilemedim. Bu konuda çok da bilgi çıkmıyor.
Bu akşam yemeğimizi otel olarak çok beğendiğimiz ve aynı zamanda restoran olarak da hizmet veren Le Repaire – Boutique Hotel & Restaurant ‘ta yedik. Normalde rezervasyonla alıyorlar ama şansımıza yer bulunca hemen oturduk. Burası önünden geçerken ışıl ışıl aydınlatmalarıyla gözden kaçırmanızın pek mümkün olmadığı bir yer. İçerisi de tatlı bir İtalyan restoranı gibi. Yalnız siz rezervasyon yapın ve alt bahçeden ayarlamaya çalışın masanızı. Biz fırına çok yakın bir masa bulduk son anda ve çok sıcaktı.
Burda ben vejeteryan pizza yedim ve Pina Colada içtim (pizza ehh diyebilirim, dün yediğimiz take away pizza bundan çok daha lezzetliydi, Pina Colada ise çok güzeldi), Alp de İtalyan üsülü balık yedi ve Takamaka Coconot rum içti. Alp balığı beğendi yalnız Coconot rum minicik shot / likör kadehi gibi ufacık bir bardakta geliyor aklınızda olsun. Burda ya da başka restoranlarda bu şekilde Takamaka romlarını deneyip buna göre beğendiklerinizden dönüşte yanınıza alacaklarınızı seçebilirsiniz. Yemekler bence ortalama olsa da ortamıyla bize hoş bi akşam yaşattı o yüzden sevdik. Hesaba toplam 780 SCR ödedik.
Le Repaire’in menüsüne şurdan ulaşabilirsiniz: https://www.yumpu.com/it/document/read/65802275/full-a-la-cart-menu-latest-update-25th-july-2023
Ayrıca take away hizmetleri de var:
7.Gün (30 Ekim 2023 – Pazartesi) – La Digue
La Digue’deki son günümüzü adanın güney doğusundaki plajlara ayırdık: Grand Anse, Petite Anse, Anse Cocos. 3 plaj da birbirine oldukça yakın ve birbirlerine çok benziyor. Plajlar arası ara ara tırmanmalı inmeli patikalardan geçmeniz gerekiyor. Çok zor değil ama yorucu.
İlk plaj olan Grand Anse’ye ulaşmak için merkezden yaklaşık 50 dakikalık bir bisiklet yolu yapmanız lazım. Bol yeşillik, kuş sesleri, granit kayalar derken keyifli bi yol. Genelde düzlük ama sağlam bi kaç yokuş da var. Yokuşları inerken çok zevkliydi ama dönüş pek eğlenceli olmadı.
🌊 Grand Anse: Çok dalgalı olduğu için denize girmek mümkün değil. Tesis bulunmuyor.
🌊 Petite Anse: Yaklaşık 15-20 dakika yürüyüşten sonra Petite Anse’ye ulaşabiliyorsunuz. Burası da çok dalgalı olduğu için denize girmek mümkün değil. Tesis yok. Sadece dinlenmek için gölgelik küçük bir alan var.
🌊 Anse Cocos: Burası da dalgalı olduğu için denize girmek mümkün değil ama sağ ve sol başlarında kayalıkların havuz oluşturduğu iki alan var oralarda girebiliyorsunuz. Küçük bir içecek yeri var ama saat 12’de açık değiliz diyerek bizi kütükten kestikleri sandalyelerine bile oturtmadılar.
Sonuç olarak; güzel yollardan bisiklet sürdük, değişik sahiler görmüş olduk, plajlar arası patikalarda trekkinge doyduk ama gerekli miydi diye sorarsanız pek de gerekli değildi. Yapmazsanız da pek bişey kaçmaz. Biz bu plajların çok dalgalı ve girilemez olduğunu bilerek bu yola çıktık. O yüzden büyük bir hayal kırıklığımız yok ama bunun yerine eğer madden sizi zorlamazsa Anse Source D’argent’a tekrar gidebilir ya da sabah erkenden Anse Patates’e gidip boşken oranın tadını çıkarabilirsiniz. Bir diğer alternatif de Anse Marron plajı.
Adada 18 farklı plaj var ama bunlardan biri daha popüler o da Anse Marron. Burası adanın en güneyindeki plaj. Buraya ya Anse Source D’argent’tan yada Grand Anse’deki helikopter pistinden yürüyebiliyorsunuz. İki yerden de mesafesi 1.5 saat ama yol bir hayli zor. Baya kayaları aşmanız tırmanmanız eğilip kayaların içinden filan geçmeniz gerekiyor. Yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Bir rehber olmadan bulmanız imkansız bu yüzden herkes bir turla gidiyor. Yol bu kadar zor ama sonunda ulaştığınız plaj buna değecek güzellikte ve haliyle çok çok tenha. Bizim bir günümüz daha olsa burayı değerlendirmek isteyebilirdim. Buraya rehberle gitmek isterseniz:
Sunny Trail Guide‘dan bu hizmeti alabilirsiniz.(Kişi başı 40 Euro)
Viator’daki şu rehber de 5 yıldızlı.
🍕Dönüşte öğle yemeği için Ton Greg’s Pizzeria’dan take away pizza ve marketten değişik yerel bir bira alıp sahilde yedik. Pizza çok lezzetliydi. Bu arada La Digue’de merkez civarlarındaki sahiller de o kadar güzel ve sakin ki. Macera aramadan buralarda da takılabilirsiniz.
Sonra az yorulmuşuz gibi kalkıp adanın diğer ucuna Anse Patates’e gittik ve bir Seyşeller düğününe denk geldik.
🍽️Akşam insanların genelde beğendiği ve makul ücretli bir yer olarak anılan Fish Trap’ı deneyelim dedik ama ne Alp yediği balığı beğendi ne de ben makarnasını 🤷🏻♀️ Bir de çok enteresan bir porsiyon anlayışları var makarna abartmıyorum tam bir tencere boyutunda geldi. Ye ye bitiremedik. Fiyatlar da Le Repaire – Boutique Hotel & Restaurant la hemen hemen aynıydı ki ortam olarak ikisi mukayese kabul etmez.
Fish Trap Hesap:
1 Penne Napolitane: 275 SCR
1 Fish Burger & Chips: 290 SC
1 Seybrew Draft Big: 155 SCR
1 Virgin Mango Colada: 155 SCR
Servis ücreti: 43,75 SCR
Toplam: 918 SCR
La Digue adasını özetleyecek olursak; çok şirin bir ada biz bayıldık, seyahatimizin yıldızıydı diyebilirim. Hayatımızın en keyifli en güzel manzaralı bisiklet yolculuklarını yaptık. İnsanlar buraya Mahe yada Praslin’den günübirlik de geliyorlar ama hiç tavsiye etmem, tadını çıkarmak için en az 3 gün şart hatta biz bikaç günümüz daha olsun bile isterdik.
La Digue’de bahsi geçen yerlere aşağıdaki haritadan ulaşabilir, kendi haritalarınıza ekleyip seyahatinizde faydalanabilirsiniz (en soldaki karemsi yere yani “Daha büyük haritayı görüntüleyin”e basıp Google Maps’te haritayı açın. Bu açılan yerde başlığın yanındaki üç noktaya basıp “Haritayı kopyala” dediğinizde harita My maps‘lerinize eklenmiş olacak. Tabi My Maps’in açılabilmesi için gmailinizde giriş yapmış olmalısınız)
8.Gün (31 Ekim 2023 – Salı) – Mahe
Bugün La Digue adasından artık ayrılıyoruz. İstikamet Mahe. Sabah otelimiz bizi yine buggy araçlarıyla iskeleye bıraktı. Sabah ilk feribota (07:30) bilet aldığımız için iskele pek kalabalık değildi.
Biletlerimizi yine seychelles-ferry.com üzerinden CAT COCOS firmasından 2 kişi 144 Euro’ya almıştık. Yolculuk yaklaşık 1 saat 45 dk sürdü. 1 saat 10 dk’da giden direk bir hat daha var ama onun saati bize uymamıştı.
Bu feribotla ilgili oldukça kötü yorumlar var. Bizim deneyimimizi ve detayları Seyşeller Ulşaım Rehberinde okuyabilirsiniz.
Mahe’ye ulaştığımızda bizi ilk gün gezdiren Jack ile yine buluştuk ve bizi otelimize bıraktı: 400 SCR (İlk gün bunu sorduğumuzda Savoy Otel sizden transfer için 400 SCR ister ama ben 300’e götürürüm demişti. Sonra o gün 400 aldı. Yine kendimizden şüphe edip otele sorduk 400 SCR dediler transfere. Bak Jack bileniyorum sana biraz)
Bir klasik olarak uzun ve yorucu bir yolculuk sonunda kendimizi şımartma otelindeyiz: Savoy Seychelles Resort & Spa. Bu yüzden otelimiz çok güzel. Otelde Sergey adında Azerbeycan’lı, Türkçe konuşan bir müdür var ve bize karşı çok ilgili davrandı. Vardığımızda boş oda olmadığı için check-in saatine kadar beklemek zorunda kaldık ama valizlerimizi bir odaya koyup bize spa alanlarında kıyafet değiştirme ve duş imkanı sundular. Otelden çıkarken de yine bu şekilde yardımcı oldular.
Otelimiz adanın merkezi noktalarından biri olan Beau Vallon’da. Beau Vallon oteller, restoranlar, marketlerle çevrili hareketli bir bölge. Genelde konaklama için de tercih edilen bir yer.
Savoy’a 2 gece kahvaltı dahil: 732 Euro,
Çevre vergisi: 28 Euro ödedik. (Otel yatak kapasitesi arttıkça çevre vergisi de artıyor maalesef)
Bugünün geri kalanı sahilde yatış. Otelin sahilde şezlongları ve plaj havlusu hizmetleri de var.
Öğlen Green Coconut take away’den vejeteryan pizza yedik (150 SCR) Çok lezzetliydi beğendik.
Akşam yemek için yer aradığımızda birçok restoranın dolu olduğunu gördük ve önceden rezervasyonun bu bölgede şart olduğunu anladık. Restoranlarda yer bulamayınca Savoy’un Gecko Bar‘ında bir şeyler yedik. Burası sahilin hemen arkasında bulunuyor ve 12:00 – 22:00 arası açık.
Alp red snapple balık yedi bayıldı: 300 SCR
Ben makarna yedim, makarna pişmemişti sevmedim: 280 SCR
Otelin ayrıca her gün farklı bir temaya (Creole, Italian, Arabic, Indian, BBQ, Sea food, South East Asia) sahip Grand Savoy adında alakart restoranı da mevcut.
Beau Vallon üzerindeki Sunset Beach Otel’in sahili gün batımı için tercih edilen yerlerden.
9.Gün (1 Kasım 2023 – Çarşamba) – Mahe
Bugün ilk hedefimiz (bu seyahatte yeterince tırmanmaya ve yeşile doymamışız gibi) Copolia Trail.
Bu sefer adanın otobüslerini denemek istedik. Önce bir marketten otobüs kartı aldık ve onu gidiş geliş adedimize göre doldurduk. Tek bir yön 10 SCR.
Otobüs detaylarına ve saatlerine şu linkten ulaşabilirsiniz: https://sptc.sc/timetable/
Copolia Trail’e ulaşmak için önce otelimizin bulunduğu Beau Vallon’dan 21 nolu otobüse binip 20 dakikalık bir yolculukla başkent Victoria’ya gittik. (Beau Vallon’dan Victoria’ya 20-21 ve 22 nolu otobüsler gidiyor) Son durakta inerseniz tüm otobüslerin kalktığı bir terminale varmış oluyorsunuz. Burda sorup soruşturup Copolia Trail’e gitmek içim 14 nolu hatta binmememiz gerektiğini öğrendik ve 5 dakikalık bir bekleme sonucu otobüse bindik. 14 nolu otobüsle 15 dakikalık bir yolculuk daha yapıp hedefimize ulaştık. 14 nolu hat, Seyşeller’in en güzel yollarından biri olarak gösterilen Sans Souci’den de geçiyor. (Diğer ağaçlıklı güzel yol: La Misere Road)
Otobüslerin çılgınca kullandığını söylemişlerdi ama adeta bir roller coaster’dayız. Hız sevmeyiz ama bizi pek rahatsız etmedi.
Copolia Trail’e giriş kişi başı 100 SCR. Nakit geçmiyor sadece kartla ödeme yapılabiliyorsunuz. Girişte bir wc var.
Yol yine yemyeşil sık bir ormanda, tırmanmalı inmeli çıkmalı bir yürüyüş yapıyorsunuz. Çok zor değil ama spor ayakkabı şart. Yürüyüşü sabah saatlerinde yapmakta fayda var, sıcak saatlerde zorlayabilir.
Copolia Trail 1.2 km ve tepeye ulaşmanız 1 saati buluyor. Yukarı çıkınca harika bir manzara ile ödüllendiriliyorsunuz. Manzara Eden Adası‘na bakıyor. Eden adası lüks evler, otel, marina, restoran ve mağazalardan oluşan yapay bir ada.
Burda önce herkes kendini kayaların üstüne atıp yanında getirdiği atıştırmalıklarını yiyip bir süre dinleniyor. Çok ufak bir gölgelik alan da var. Yürüyüş yaparken ağaçların sıklığından ötürü çok güneşe maruz kalmasanız da bu alanda güneş kendini çokça hissettiriyor. Şapka şart ve rakım yüksek olduğu için çok rüzgar var, eşyalarınızın uçmaması için dikkatli olun.
Burda et yiyen bitkileri de (carnivorous pitcher plant) kaçırmamanızı tavsiye ederim.
Beau Vallon’dan 21 nolu otobüse bindik: 10:00
Victoria merkez durağa geldik: 10:20
Copalia için 14 nolu otobüse bindik: 10:25
Copalia’da indik: 10:40
Copalia yürüyüşe başladık: 10:50
Copalia tepeye ulaştık: 11:36
Tepede biraz takıldık.
Copalia iniş ve giriş noktasına geri dönme: 13:00
Adanın bir diğer ünlü yürüyüş rotası: Morne Blanc (ama Copolia Trail’den daha zor olduğu söyleniyor.) Tepeye çıkmak yaklaşık 1.5 saat sürüyormuş. Manzara ise Copolia’nın tam tersi yönünde. Yakınından otobüs geçiyor.
Bir de Anse Major Trail var. 21 nolu otobüse binip son durakta inerseniz parkura ulaşabilirsiniz. Bu parkur diğerlerinden farklı olarak deniz manzaralı olarak ilerliyor.
Seyşeller’deki diğer yürüyüş rotalarına şu linklerden ulaşabilirsiniz:
https://www.spga.gov.sc/downloads?type=5
https://www.alltrails.com/seychelles
Dönüşe amacımız başkent Victoria’yı gezmekti ama 1 Kasım Azizler Günü nedeniyle her yerin kapalı olduğunu görüp hüsranla otelimize döndük.
Otele dönüş 20 nolu otobüsle yaptık ama aklınızda olsun bu hat biraz daha uzun bir yol kullanıyor.
Öğlen yine Beau Vallon’daki Green Coconut take awayciden patates cips ve dilim pizza yedik:55 SCR
Akşam 1 Kasım nedeniyle bazı yerler kapalı bazısı da dolu olduğu için yine take away takıldık:
Ben vejeteryan burger, patates: 100 SCR (burgeri pek beğendiğimi söyleyemiycem)
Alp red fish ve karides Schweps (Alp bu red fish olayına bayıldı)
https://www.tripadvisor.co.uk/Restaurant_Review-g1185571-d23974061-Reviews-K_Food_Catering-Beau_Vallon_Mahe_Island.html
Sonra adalarda nerdeyse gördüğümüz tek dondurmacıda (Saveurs des Iles) dondurma yedik. Bu bize çok ilginç geldi; bu kadar sıcak memlekette dondurmacı yok denecek kadar az. 4 top Dondurma 180 SCR. Güzeldi.
10.Gün (2 Kasım 2023 – Perşembe) – Mahe
Son günümüzde tekrar otobüsle Victoria’ya indik. Victoria, Afrika’nın en küçük başkenti. Tamamını yürüyerek 1-2 saatte gezebiliyorsunuz.
Adını tahmin edebileceğiniz gibi sömürge zamanlarında İngiltere kraliçesinden almış. Şehrin ortasındaki saat kulesi de İngiltere’deki Big Ben’in ufak bir kopyası.
Sri Navasakthi Vinayagar Temple
Sri Navasakthi Vinayagar Temple, Seyşeller’deki tek Hindu tapınağı 1992 yılında yaptırılmış ve Hindu güvenlik – refah tanrısı Lord Vinayagar’ın ismini almış. İçi de dışı gibi renkli ama oldukça ufak. İlgiyle gezseniz bile 10 dk da bitecek kadar küçük.
Sir Selwyn Selwyn-Clarke Market
Sir Selwyn Selwyn-Clarke Market, Meyve-sebze ve deniz mahsüllerinin yanı sıra baharat ve hediyelik eşya bulabileceğiniz buranın yerel pazarı. Alp’in hayali burdan balık alıp pişirtip yemekti (çünkü böyle yaptıklarını gezi videolarında görmüştük) ama gittiğimizde saat daha 11:30 olmasına rağmen balık kalmamıştı. Üst katta ayrıca cafe restoran gibi bişey var orda da yemek yiyebilirsiniz.
Adı Victoria Market olarak da geçebiliyor. Hindu tapınağı ile çok yakınlar. Yürüme mesafesi 5 dk.
Sir Selwyn Selwyn-Clarke Market 2 katlı. Altlı üstlü hediyelik eşya satan dükkanlar tezgahlar var. Burdaki fiyatlar:
Vanilya çayı – 50 SCR
Coconat oil – 100 SCR
Magnet – 50 SCR
Sabun – 60 SCR
Pazarda alt kat sağdaki dükkan geniş ve diğerlerine nazaran daha ucuzdu.
Biz burayı biraz dolandıktan sonra hediyeliklerimizi almadan önce dışarı çıkıp etrafı gezelim dedik ve tesadüf Continental Stores isimli markete girdik. Burdaki fiyatları yazıyorum:
Vanilya çayı – 8,75 SCR
Coconat oil – 32,95 SCR
ve Sir Selwyn Selwyn-Clarke Market’tekilerle birebir aynı. Magnet, sabun gibi hediyelikler yok ama yine de karlı bir alışverişti.
Bir diğer güzel hediyelikler alabileceğiniz dükkan: xxxx yalnız fiyatlar da güzelliğiyle orantılı maalesef. Burda Seyşeller’e gitmeden keşfettiğim el çizimi haritalar yapan Roots Seychelles’in de ürünlerine de ulaşabilirsiniz.
Biz 11:30 – 15:30 arası gezdik Victoria’yı ama ancak hediyelikleri seçme ve almayla geçti vakit. Eğer daha detaylı gezmek isterseniz uzun vakit ayırmak gerek.
Victoria’da geleneksel Creole yemekleri yiyebileceğiniz güzel bir restoran önerisi: Marie Antoinette Restaurant. Bazı akşamlar canlı müzik de var.
Mahe’de yapabileceğiniz diğer şeyler:
* Mahe’de 37 plaj var: https://www.seyvillas.com/en/guide/beaches/mahe bunları gezebilirsiniz.
* Sainte Anne Marine National park tekne turu yapabilirsiniz. Bu turda Mahe yakınlarındaki Moyenne ve Round adalarına gidiliyor. Bu konuda popüler tur firmalarından biri: Teddy’s Glass Bottom Boat. Adından anlaşıldığı gibi ortası cam bir tekne ile yolculuk yapılıyor. Tur içeriği şöyle:
Glass bottom boat
Fish feeding
Snokeling 1hr
Visiting Moyenne Island
BBQ buffet lunch
Lesuire time on Round Island
9:30’da sizi otelinizden alıyorlar, tur 16’da bitiyor ve Victoria’ya geri bırakıyorlar. Aslında biz bu turu çok istemiştik çünkü gerçekten güzel adalara gidiyor ama tur kişi başı 110 Euro. TL’ye çevirince 2 kişi 6480 TL yapıyor. Açıkcası çok geldi ve vazgeçtik ama aklım kaldı mı azcık kaldı valla.
İletişim bilgileri: +248 251 11 25
+248 277 37 14
teddysgbb@yahoo.com
Mahe’de Ziyaret edebileceğiniz diğer yerler:
National Museum
Seyşeller Ulusal Botanik Bahçesi(Giriş 250 SCR)
Morne Seychellois Ulusal Parkı(Giriş 250 SCR)
Mission Lodge Yüz yıllar önce kölelerin tutsak edilip çalıştırıldığı yer. Sans Souci yolundan gidiliyor.
Tea Factory Adı üstünde bir çay fabrikası ama gezebiliyorsunuz da. Mission Lodge ile 10 dakika mesefade.
Port Glaud Waterfall
Eden Island
Takamaka Rom Fabrikası (giriş ücreti kişi başı 125 SCR) Takamaka, Seyşeller adalarında doğal olarak yetişen bir ağacın adı. Yerel romları da adını buradan alıyor. Bu tropik meyvelerle hazırlanan enfes kokteylleri tadabileceğiniz Takamaka’nın üretim tesisini Mahe adasında ziyaret edebilirsiniz.
Le Jardin Du Roi Spice Garden Seyşeller adaları 18. yüzyılda baharat ticaretinde önemli bir yere sahipmiş. İçerde 150ye yakın yemelik ve şifalı baharat tanıtılıyor. 10-17:30 arası açık. Giriş ücreti 150 SCR
Mirante la Misere Araba ile önünde durabileceğiniz Eden Island’a doğru bakan bir seyir terası.
Ros Sodyer / Rock Pool Kayaların oyuk yaptığı bir doğal havuz ama gidenler pek de bir numarası olmadığını söylüyor. Siz böyle yerleri severseniz bi araştırırsınız.
Semi-Sub Seychelles ‘in yarı denizaltı gemilerine binip Seyşeller’in su altı canlılığını, resiflerini hiç ıslanmadan izleyebilirsiniz.
Seyşeller’den ne alınır?
Vanilya çayı
Baharatlar
Hindistan cevizi yağı
Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış kaseler, objeler
Kaplumbağalı, vatozlu objeler
Takama rom
Plumeria (Frangipani) çiçeğinden yapılmış toka vb aksesuarlar
Seyşeller’de Gece Hayatı
Seyşeller’de öyle çok aktif bir gece hayatı yok ama Mahe’de takılabileceğiniz birkaç mekan var:
The Boardwalk Bar & Grill
Barrel Night Club
Özetleyecek olursak biz Seyşeller’i (denizini, kumunu, iklimini, doğasını, insanını) her şeyiyle çok sevdik. Sevmediğiniz bişey var mıydı derseniz denizi daha az dalgalı olsa iyi olurdu açıkcası.
Seyşeller küçük ve geçim kaynakları turizm olduğu için gezmesi kolay bir ülke ama yine de “Ay ben uğraşamam” derseniz Seyşeller’e tur düzenleyen birçok firma var. Bir diğer seçenek de Seyşeller’i denizden gezmek; bunun için Küçük Dünya bloğunun Seyşeller Gemi Turu yazısını okuyabilirsiniz.
Mahe’de bahsi geçen yerlere aşağıdaki haritadan ulaşabilir, kendi haritalarınıza ekleyip seyahatinizde faydalanabilirsiniz (en soldaki karemsi yere yani “Daha büyük haritayı görüntüleyin”e basıp Google Maps’te haritayı açın. Bu açılan yerde başlığın yanındaki üç noktaya basıp “Haritayı kopyala” dediğinizde harita My maps‘lerinize eklenmiş olacak. Tabi My Maps’in açılabilmesi için gmailinizde giriş yapmış olmalısınız)
Dönüş Uçuşumuz
Akşam uçağımıza bizi yine Jack ulaştırdı. (600 SCR, bu sefer fiyatı bir gün önce sorup netleştirdik. Savoy’dan daha ucuz bir fiyat verdiği için de onu tercih ettik) Bu arada Jack’le ufak anlaşmazlıklarımız olsa da eğer fiyatlar konusunda önceden her şeyi netleştirirseniz yine de tavsiye edebilirim. İletişim bilgileri için bana Instagram‘dan ulaşabilirsiniz.
Otel ve havaalanı arası 40 dk kadar sürdü. Biraz trafik vardı. Küçük bir ada nasılsa diye düşünmeyip erken yol almakta fayda var. Bu arada havaalanı da yine ufak ve işlerimi hemen hallederim diye de düşünmeyin. Az çalışan olduğu için bir hayli sıra vardı. Uçuştan 2 saat önce gelmemize rağmen bi an yetişemiycez mi acaba diye bile düşündük. 17’de havaalanındaydık 18:30 ancak valiz verebildik.
Çıkarken yanıma aldığım Seyşeller kumları başıma bela olur mu diye endişe etmiştim ama havalanında girerken de çıkarken de valizelere pek baktıklarını söyleyemem.
İçerde bir freeshop var. İçkiden hediyeliklere Victoria’da gördüğünüz her şey var ama fiyatlar daha pahalı tabi.
Küçük not: Doha aktarmada kapımız (C57) Qatar Havaalanında yeni yapılan ORCHARD yeşillik alanın yanına denk geldi. Küçük bi alan belki ama o kaosun içinde bir anda böyle yemyeşil bir alanla karşılaşmak, sahte de olsa kuş ve su sesleri insanı bi ferahlatıyor.
Seyşeller gezisinin en merak edilen konusu için sizi şöyle alabilirim: Seyşeller 10 Günlük Gezi Maliyeti
Son olarak burda olmayan fotoğraf ve videolara Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Sahillerin genelde 360 derece videolarını hikayelere ekleyerek gideceklere bir fikir vermeye çalıştım.
E yapılıyor mu şimdi Seyşeller planları? ☺️